Filmografi yolculuğum hakkında
Henüz daha akıllı telefonların dünyamıza dahil olmadığı zamanlarda çocuktum ben. Buna bağlı olarak dünyada oluşan güzel anları gözlerim ile birebir olarak izleme ve kimi zaman kısa süreli kimi zaman ise olayların etkisinin hiddetine bağlı olarak uzun süreli belleğime atma şansı buldum hepsini. Zamanın biriktirmem için oldukça cömert davrandığı tecrübelerim ile de harmanlanınca bazı şeyler, içimde oldukça baskın olan kurgusal denemeler oluşturma arzumun bir yansıması oldu amatör çalışmalarım.
Tabi ki bazı duyguları anlatabilmek ucuza mal olmuyor ne yazık ki. Zamanında aynı okulda görev yaptığım Görsel Sanatlar Öğretmeni bir arkadaşımın ikinci ele düşmüş Nikon D7100 marka fotoğraf makinesine talip olmamla başladı serüvenimin ilk denemeleri. İlk başlarda öyle farklı şeyler çektim ki keşke hepsini (o zaman için ne kadar saçma bulsam da) ne kadar değerli olduğunu idrak edip saklasaydım diyorum şimdi. Olsun.. Sonuçta hepsi hafızamda kayıtlı ve şimdi oluşturabildiğim değer gören eserler için birer katkı sunuyorlar bana.
Bu merakımı hep etrafımla paylaştım. Haliyle hikayeler yaratabilmek karakterlerin varlığı ile mümkün olacaktı. Normal hayat akışımda yollarımın kesişmesinin pek mümkün olmadığı öyle çeşitli ilişkilerim oldu ki şimdi her birini hatırladıkça tatlı bir tebessüm oturuyor yüzüme. Bilhassa Öğretmen oluşumdan mütevellit öğrencilerim ile çok fazla iş birliği yaptım çalışmalarımda. Her birinin büyük ya da küçük ayrımı yapmaksızın projelerime yapmış olduğu katkılar çok fazla değerli benim için. Hem onlar da hayatlarında belki bir daha karşılaşamayacakları terimler, bambaşka tecrübeler ve yaşantılar kazanmış oldular bu vesileyle. Öyle ya hayatlarında kaç kere ISO nedir, boom pole nedir ya da kıyafet devamlılığı kavramlarını öğrenebileceklerdi eğer sinema televizyon bölümü tercih etmezlerse yüksekokullarında. Hem içlerinden bazıları bu alanda mesleki deneyim kazanmak ve de bu yoldan gidip geçimlerini sağlamak üzere rota değiştirdiler ve izleyebildiğim kadarıyla her gün biraz daha tecrübe kazanarak devam ediyorlar.Bu benim, sadece hobilerimin elle tutulur birer varlığa dönüşmesini istediğim için çıktığım bu yolda onlara farklı bir yol ayrımı yaratıp önlerindeki ufku genişletmeme sebep olduğum hissini vererek son derece ruhsal bir tatminlik yaşamamı sağlıyor.




Manisa Gördes Beğel Köyünde öğretmenlik yapıyordum. Öğrencilerim ile sık sık sanatsal uğraşılarım hakkında sohbet edip dilim döndüğünce, elimden geldiğince onlara bir şeyler katmaya çalışıyordum. Onlar da bana içimde çoktan unutmaya yüz tutmuş köy hayatı hakkında hem deneyimler hem de yepyeni şeyler öğretiyorlardı. Çok kısa süren bu maceramda mükemmel zamanlarımız oldu hepsiyle. Bir gün artık ısrarlarına dayanamayıp yeni bir kısa film projesi başlatmak istedim onca meşgalenin içinde. Bahçede beden eğitimi dersindeydik. Deli gibi egzersiz yapıyorlardı. Nefes nefese kalmış halleriyle hadi dedim beyin fırtınası yapalım. Herkes aklına ilk gelen şeyi söylesin ve çok eğlenceli bir aktiviteyi başlatmış olduk. Onlar soruyu ne için sorduğumu biliyorlardı ve ona göre cevaplar ürettiler. İçlerinden bir tanesi “ Dilek Ağacı Hocam” dedi. “ Durun “ dedim ben de. Bulduk sonunda. Ve senaryomu oluşturacak ilk kıvılcım parlamış oldu. Yazdım yazdım sildim.. Nihayetinde hepimizin çok beğendiği bir senaryoya kavuştuk. Ve tabi ki “son” yazısını yazar yazmaz Onur GÜRSOY’u aradım. Canım dostum ise okur okumaz ilk “ ne zaman başlıyoruz “ dedi..
LAL MEKTUP İLE KAZANDIĞIMIZ ÖDÜLLER













elma





